Sepetim

 x 

Sepet boş

Türetici

Bülten

Dijital Bültenimize Abone Olarak Sarıkeçililerden ve Üretimlerinden Haberler Alabilirsiniz

Merhaba değerli dostlar,
Musmutlu, sağlıklı ve barış dolu bir yıl olsun hepimize. Bu sıcak ocak ayında sahilde eriklerin, kirazların ve bademlerin çiçekleriyle bir aradayız. Çiçeklerin güzelliği aldatıcı olsa da içimiz buruk bir yandan.
Henüz zemheride olmamıza rağmen bademlerin ve kirazların çiçek açması yalancı bahara inandıklarının göstergesi. Daha kış gelecek ve biraz don göreceğiz. Kar, yağmur sel kıyamet gidecek. Bu körpe çiçekler ise barındırdıkları yaşam enerjisini yakıp dökülecekler soğuğun ayazı ile. Bize kızıp her şeyi iklim krizine bağlıyorsunuz demeyin sakın. Kirazın çiçeğinden İstanbul'un barajlarında kalan su miktarına kadar bağlı göbeklerimiz birbirine.
Diğer taraftan oğlaklarımızın doğumları hızla sürmekte, yaklaşık bir ay kadar daha devam eder. Şimdilerde doğan oğlaklarımız bahar göçünde yol kat etmeye hazır olmalılar. Harnup dalları ve sandal yapraklarının besleyiciliği şifa oluyor onlara.

Merhaba değerli dostlar,

Mutluluk ve üzüntüleriyle bir seneyi ardımızda bıraktık, ufuktaki yıla gün sayıyoruz. İki yıl arasındaki geçişe dikkat çeken ''aralık'' ayı adının hakkını veriyor. 

Bildiğiniz üzere Geççi’nin topluluğuna ve tüm paydaşlarına hakkaniyetli bir hizmet verebilmesi için sürdürülebilir, sıfır karbon ve sıfır atık bir üretim tesisi için çalışmalara başladık. Günlerimizin büyük kısmı bu konuda çalışmalar ile sürüp gidiyor. Tüm bu süreci yürütürken bütün şeffaflığıyla sizlere aktarmak en büyük sorumluluğumuz. Hem bin bilsen de bir bilene danış dememişler mi? Kolektif aklın yeri her zaman ayrıdır bizde.
Yapacağımız bu tesis için olmazsa olmazlarımız; lojistik yükümüzü ekonomik ve ekolojik açıdan azaltmak için üretim havzamızda olması, atıl bulunan bir yapının ileri dönüşümü ile yapılaşmanın önüne geçilmesi, kırılgan bir sistem olmaması adına çok yönlü olması ve dışa bağımlılığı oldukça az olması. Bunların sonucunda ise topluluğumuzun üretimini daha kapsayıcı değerlendirirken, sizlere daha ulaşılabilir şartlarda hizmet vermemizi sağlayacak.
Kışlaktan da güzel haberler getirdik. Senenin ilk oğlakları doğmaya başladı. Şimdilerde kayaların arasında çarpar ince meeelemeler. Adeta bir senfoni gibi tınlayacak 2-3 ay boyunca kışlaklarda. Piynar, sandal ve harnup yapraklarının şifası ve lezzetiyle selamlıyoruz sizleri. 

Yılbaşında sevdiklerinize sağlıklı ve lezzetli bir armağan göndermek veya sofralarınızda yer almak adına ilk defa bir şarküteri paketi hazırladık. Detaylarını aşağıdaki listede inceleyebilirsiniz.

Merhaba değerli dostlar,
Topluluğumuzun son üyeleri de Sertavul Geçidi'ni aşıp kışı geçireceğimiz sahil iklimine geçti. Artık durulmayacak hale gelen yaylalarımızın aksine buralarda hala yaz havası hakim. Yoldaşlarımız keçiler, yaylaların son bitkisel besini olan tohum diyetinden çıkıp yeniden yaprak ve ot kaynağına geçiş sürecindeler.
Yerleşik hayata geçen diğer göçebe topluluklardan farklı olarak, halen birlik yapısına sahibiz. Tabi ki insanı merkeze koyan birliktelikten bahsetmiyoruz. Kurduyla, kuşuyla, beybabasıyla, keleriyle bir olma halinden bahsediyoruz. Bugün yaşam alanımızda her canlının türünü devam ettirebilmesi adına birlik olabildiğimiz için varız, göçebiliyoruz.
Topluluğu temele alan ve onun adına harekete geçen Geççi'nin de besleyip büyütmek istediği olgu bu birliktelik. Geççi'nin topluluğun karşı karşıya kaldığı tüm problemlerle mücadele edebilmesinin enerjisi buradan geliyor.
Bu sebepten kış göçünde olan ailelerimize son bir haftadır karbon ayak izini ve ekonomik yükünü gözeterek lojistik destek sağladık. Çoğu vaktimizi kentte geçirdikten sonra şifa gibi bir hafta oldu bizim için.
Birliktelik derken, yalnızca topluluğumuzu da kastetmiyoruz elbette. Dağdaki canavardan kentteki ağaca, birlikte olabilmenin umuduyla!

Merhaba değerli dostlar,
Aramıza yeni katılan dostlar için ufak bir giriş yapmak isteriz. Biz tam göçebe Sarıkeçili Topluluğu olarak mevsim durumuna göre göçebe çobanlık yaparak keçilerimizle beraber yaşamaktayız. Orta Toroslar'da yazları kuzeyde nispeten yüksek rakımlı yaylalarda, kışları ise kar yağışı görmediğimiz nispeten ılıman sahilde yurt tutarız.
Şimdilerde vakit kışlağa (sahile) inme vaktidir. Dünya literatüründe bu yaşam biçimini devam ettiren insanlara ''indigenous people'' yani yerli insanlar denilmekte. Ancak yüzlerce yıldır yaşam sürdüğümüz coğrafyamızdaki yerleşik tarımcı topluluklar tarafından hala ''dağdan gelmiş yörük'' olarak nitelendiriliyoruz.
Kışlak yoluna dökülen topluluk üyelerimizden bir kısmı yine böyle bir durumla karşı karşıya kaldı. Köylülerin ve muhtarların işbirliğinde imzalar toplandı. Asılsız iddialarla kaymakamlığa iletilen bu imzalar ve dilekçelerde; binlerce hayvanıyla bölgeye zarar verdiği iddia edilen topluluk üyelerimizin, aynı zamanda toplum huzuru için de bir tehdit oluşturduğu iddia edildi.
Tekrar hatırlatmakta fayda var. Yüzyıllardır içinde yaşadığımız ekosistemden bizi çıkarmak isteyenler nafile bir çaba içindedirler. Bugün övündükleri ve hazine arazilerini de içine katarak durmadan genişleyen tapuları henüz yokken de biz bu dağlarda göç ediyorduk. Kaymakamlık ve diğer kurumlar yokken de bu dağlarda göç ediyorduk, ekosistemin bir parçasıydık. Ki bize göre bir coğrafyanın bir parçası olabilmek, oranın sahibi olduğunuzu gösteren belgelerle değil; orada yaşayan tüm canlıların yaşamına zarar vermeden döngüye dahil olabilmekle mümkündür.
Hızlıca Geççi'den söz etmek isteriz. Geççi olarak topluluğumuzun karşı karşıya kaldığı tüm tehditlerle mücadele edebilmek için çabalıyoruz. Bunların önemli bir kısmında da ekonomik sebepler karşımıza çıkıyor. Üretimlerimizin pazara ulaşamaması, ulaşsa dahi bir taban fiyatının olmayışı topluluk üyelerimizi daha çok üretmeye ve aile bireylerini işçileştirmeye zorluyor. Misalen bugün kuzu için taban fiyat 100 birim iken oğlak için hiçbir fiyat yok. Dolayısıyla piyasada yok pahasına 60 birim değer buluyor.
Geççi olarak biz ise tamamen ekolojik yöntemlerle üretim yapan topluluk üyelerimize 115 birim ve peşin ödeme yapıyoruz. Topluluğumuzun üretim sürecindeki kaygılarını ve gıda güvenliğini ilke bilerek kentlerdeki dostlarımıza güvenli, sağlıklı, sürdürülebilir gıda ulaştırıyoruz.
Yeni Ürün: Çemensiz Antrikot Pastırma (sınırlı miktarda) Kaya tuzu, karabiber, sarımsak, ardıç tohumu ve kekik ile marineledik, denkledik ve kuruttuk.

Merhaba değerli dostlar,
Vargit çiçeğini duydunuz mu hiç? Bilimsel adı colchicum speciosum olan ve Kuzey Türkiye, Kuzey İran ve Kafkasya coğrafyalarında çoban çiçeği olarak bilinen bu bitki, Türkçe'de kendisine ''vargit'' adını almış.
Bahar ve yaz ayları boyunca yaprak olarak gözlemlenebilen ve bir süre sonra tamamen sararan bu bitki ''mihrican soğukları'' başlamadan önce tüm ihtişamıyla dağlık bölgelerde belirir. Aslına bakarsanız ismi oldukça yeterlidir onu anlamak için. Dağların yüksek rakımlarında hayvansal veya bitkisel üretim yapanlar için kırmızımsı mor çiçekleriyle adeta bir ikaz lambası gibi yanar. ''Buralarda artık kış vaktidir.'' Eğer çobansan göçmeyi, eğer çiftçiysen bostandaki hasadını tamamlamayı öğütler.
Özellikle 2000m üstüne kar olarak düşen mihrican soğukları kent yaşamında da ani mevsim geçişi olarak beliriverir. Endişeye mahal yok, son bir pastırma yazı halen hazır bekler kapımızda. Ama yine de yaklaşan kışı hatırlamakta fayda var.
Bizler çoktan aldık vargitin öğüdünü. Yönümüzü güneye, kışı geçireceğimiz sahile çevirdik de yolu yarım ettik bile. Birkaç defa baharı karşılayarak çıktığımız yaylanın dönüşünde yine birkaç keç hasat mutluluğula iniyoruz. Meşe yemişlerinin bereketiyle selamlar!

Merhaba değerli dostlar,
Eylül ayı ''ilkgüz'' olarak adlandırılır bizde. İçine biraz soğuk düştüğü için eylülün ilk yarısına ithafen de ''sarı yaz'' tabiri kullanılır. Vakit tamam, sürülerimiz kışlak yolculuğuna başladı bile.
Tebdili mekanın verdiği keyif maalesef geçen hafta aldığımız orman yangını haberiyle bölündü. Yaşam alanımızda bulunan Gülnar ve Büyükeceli bölgelerindeki orman yangınlarında, yeniden pek çok canımızı ve yaşam alanımızı kaybettik.
İnsanların ve hayvanların ormanlara girmesinin yasaklandığı dönemde, rant uğruna gözleri dönen şirketler orman katliamlarına devam edebiliyor. Yangının çıktığı alanlar yüzyıllardır bizlerin yaşam alanı ancak Akkuyu nükleer santrali, şantiyesi ve iletim hatlarına kocaman bir coğrafyayı kaybettik. Hemde endemik bitki çeşitliliği bakımından oldukça zengin bir bölgeyi. Şimdi bir de yineleyen orman yangınları...
Uzun lafın kısası dostlar, biz döküldük yollara yeniden. Yönümüz güney, hedefimiz her zamankinden biraz daha çok belirsizlik.

Sayfa 1 / 4